E-posta 15.10.2009'de eklendi.

Sonbaharın en güzel meyvelerinden biridir incir. Özellikle dalından koparıp yemek büyük tat verir. Ülkemiz incir üretimi konusunda oldukça elverişlidir, hatta dünyadaki en büyük incir üreticilerinden biri Türkiye’dir. En çok da Aydın ve İzmir yöresinde yetiştirilir. Anavatanı, doğu Akdeniz ve güneybatı Asya’(Türkiye’den Afganistan’a kadar)dır.

Herhangi bir meyve ya da sebzeye göre en yüksek lif oranına sahiptir. Bazı kanser türlerini azaltmada da etkilidir. Reçeli, pekmezi, ezmesi yapılır. Hatta tatlı ve hamur işlerinde kullanılır. Dutgillerden olan bu meyve taze olarak tüketildiği gibi kurutmaya da elverişlidir. Biri soluk sarı renkli sultan ya da lop, diğeri mor renkli olmak üzere iki çeşit incir yetiştirilmektedir.

İçindeki besin değerlerini saymakla bitiremeyiz. Protein, karbonhidrat, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, magnezyum içerir. A, B1, B2, B3, B6, C vitamini ve folik asit açısından da oldukça zengindir. Kurutulmuşunun besin değeri daha yüksektir. 1 adet kuru incir 2 gram lif sağlar, ki bu tavsiye edilen günlük ihtiyacın %20'si'dir. Hücreleri yenileme özelliği vardır. İçerdiği lifle kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar. Sindirimi kolaylaştırır. Kemik ve diş oluşumunda olumlu etkileri vardır. İçeriğindeki benzaldehit nedeniyle kanserli hücrelerin büyümesini önler. Bağırsakları yumuşatır.



Beslenme uzmanları lif alımını artırmanın ideal bir yolu olarak, lif açısından zengin olan incir tüketimini tavsiye eder. Lifli yiyecekler çözünür ve çözünmez olarak ikiye ayrılır. Çözünmez lif açısından zengin gıdalar, vücuttan atılacak maddelere su kazandırarak bağırsaklardan geçişi kolaylaştırırlar. Böylece sindirim sistemini hızlandırarak, düzenli çalışmasını sağlar. Ayrıca çözünmez lifli besinlerin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu da tespit edilmiştir. Çözünür lif açısından zengin besinlerin ise kandaki kolesterol seviyesini %20'den fazla düşürdükleri ortaya konmuştur. Bu nedenle kalp hastalıklarının riskini azaltmak açısından büyük önem taşırlar. Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa, bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına yol açar. Kolesterol, hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin, kalbi besleyen atardamarlarda kolesterol birikimi olursa, göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi ise, yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir. Ayrıca çözünür liflerin alımı mideyi boşaltarak, kan şekerini düzenlemesi açısından da önem taşır, çünkü kan şekerindeki ani değişiklikler hayati riskler taşıyan rahatsızlıklarla sonuçlanabilir. Nitekim beslenmeleri lif açısından zengin olan toplumların kanser ve kalp hastalıkları gibi rahatsızlıklara daha az oranda yakalandıkları tespit edilmiştir.

Her iki lif türünün bir arada bulunmasının, kanseri engellemede, tek başına olduklarından daha etkili olduğu ortaya çıkmıştır. İncirde her iki lif türünün -hem çözünür hem de çözünmez liflerin- bir arada bulunması bu bakımdan inciri son derece önemli bir besin maddesi kılmaktadır.

Kuru incirin içerdiği omega-3, omega-6 yağ asitleri (EFA: Essential fatty acids: vücut için zaruri yağlar) ile fitosterol (bitkilerde bulunan yağımsı madde) sayesinde kolesterolü düşürücü olarak da önem taşır. Bilindiği gibi omega-3 ve omega-6 yağ asitleri vücutta üretilemezler ve gıdalarla alınmaları gereklidir. Ayrıca bu yağlar özellikle kalp, beyin ve sinir sisteminin sağlıklı şekilde işlev görmesi açısından vazgeçilmez öneme sahiptir. Fitosterol ise, hayvansal gıdalardaki kalp ve damar sağlığı açısından tehlikeli olan kolesterolün yolunu tıkayarak kana karışmadan vücuttan atılmasını sağlar.