E-posta 15.10.2009'de eklendi.

Beslenme açlık duygumuzu bastırmak ya da canımızın çektiği, tüketirken haz aldığımız şeyleri yemek içmek değildir.Ekmek ve şekerli çayla açlık duygusu bastırılabilir ya da sabah sucuklu yumurta, öğle biftek,akşam pirzola yiyen kişi için “ne kadar iyi besleniyor”diye düşünülebilir.Bilimsel olarak bunların hiçbiri beslenmeyi tanımlamaz.

Beslenme,insanın büyüme,gelişme,sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini(su,protein,karbonhidrat,yağ,vitamin ve minareller) vücudunda yeterli ve dengeli bir şekilde alıp kullanmasıdır.Daha anne karnında başlayan bu süreç ancak doğru beslenme alışkanlıklarını benimsemekle başarılabilir.Çocukluk çağında kazanılan yanlış beslenme alışkanlıkları ileride obezite(şişmanlık),hipertansiyon,kalp-damar hastalıkları,bazı kanser türleri(meme, endometrium),tip 2 diyabet(şeker hastalığı) gibi çok ciddi sonuçları olabilecek bir takım sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında etkili olacaktır.Bu nedenle beslenme ve/veya diyet planlamanın temel amacı, bireyin yaşına,cinsiyetine,fiziksel aktivite düzeyine,fizyolojik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına uygun olarak yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamaktır.



Beslenmeyi insan odaklı ele alıp incelediğimiz için beslenmenin başlangıcı insanın var oluşuyla başlar. İnsanoğlu var olduğu günden bu yana beslenmeye sürekli katkı sağlayarak gelmektedir. İlk önce deneme yanılma yoluyla yiyeceklerini seçip tecrübe edinmiştir. Edindiği bu tecrübelerini sonraki nesillere artırarak gelmiştir.
Bugün binlerce yıllık deneme yanılma yoluyla elde edilen tecrübelerin birikimi o kadar gelişti ki artık 1900’lü yılların başından beri pozitif bir bilim olarak tecrübeler, birikimler, deneyler, araştırmalar, analizler geleceğe aktarılmaktadır.
İnsanoğlunun yarınlara kalmak, varolmak mücadelesinde beslenmenin önemini, katkısını anlatmak oldukça zor.
İnsanoğlunun varolduğu günden beri yaşadığı beslenme mücadelesinde karşılaştığı zorluklar (kıtlıklar, doğal afetler, savaşlar vb.) bilinçlenmesine, tecrübeler edinmesine, tedbirler almasına, besinleri yetiştirmesine, depolamasına, muhafaza yolları bulmasına neden olmuştur. Bu gün bu konuda oldukça ilerleme kaydetmiştir
Beslenme Bilimi
1. Besin öğelerini, türlerini, özelliklerini, miktarını ve vücudun çalışmasındaki işlevini
2. Besinlerin bileşimini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini,
3. Besinlerin üretiminden tüketimine kadar uygulanan işlemlerin besin üzerindeki etkilerini,
4. Yaş, boy, cinsiyet, kilo hikayesi, sağlık durumu, genetik yapısı, hastalık potansiyeli, iş yaşamı, yaşam şekli, stres seviyesi, aktivite miktarı, metabolizma hızı, bebek, çocuk, hamile, emzikli, yaşlı vb. özel durumu, vücut analizleri (yağ/kas oranı, deri altı yağ dokusu miktarı, kilonun vücuttaki dağılımı, vücudun ödemi, su dengesi vb.), alerjisi olduğu yiyecekler, sevmediği ve tüketemediği yiyecekler, göz önene alınarak bireylerin ve grupların beslenme programının hazırlanması, planlanmasıdır.
Beslenme bilimi; insan – besin ilişkisini ayrıntılı inceleyen pozitif bir bilim dalıdır.
Beslenme bilimi; besinlerin üretiminin başlangıcından hücrede kullanıma kadar geçen tüm evrelerde inceleyen bir bilim dalıdır.
İnsanoğlunun ulaştığı teknolojik gelişmelerin getirdiği kolaylıklar, ekonomik seviyedeki yükselmeye paralel olarak değişen yaşam şartları (teknolojiden daha fazla faydalanılması, artan yiyecek tüketimi) insanı hareketsiz (az enerji harcayan) ve çok tüketen (çok enerji alan) bir yaşama itmektedir. Bu durum her geçen gün artarak devam etmektedir. Bu durumun kaçınılmaz sonucu şişmanlıktır.
Modern yaşamın getirdiği stres, oturarak birçok işi yapabilme olanağı şişmanlığa doğru hızlı bir seyir halinde ilerlemesini körüklemektedir.
Besinlerin muhafazası için yapılan müdahaleler, katkılar sağlıklı ve dengeli beslenmemize etki etmektedir.
Bu gelişmeler ve şartlar beslenme biliminin işini ve önemini her geçen gün arttırmaktadır.
Ülkemizde beslenme bilimi geniş anlamda 1962 yılında üniversite düzeyinde eğitim ve araştırma çalışmalarına başlamıştır.

Kaynak:Nil diyet