Yemek Tarifleri ve Sağlıklı Beslenme Portalı

E-posta Şifre giris

Ahlak ve Vicdan Gelişimi « Geri

eposta E-posta 01.07.2011'de eklendi.
Ahlak ve Vicdan Gelişimi Bizim toplumumuzda “temiz” olma diye bir söz vardır. Bildiğimiz mis gibi kokma, üstünün başının yıkanmış ütülenmiş olması değildir bu “temiz” olma; ahlaklı, vicdanlı, yalan söylemeyen, dürüst anlamı taşır. Kötülükten arınmış olma da diyebiliriz.

Daha hamilelik döneminde annelere sorulur: “Kız mı, erkek mi istiyorsun?” diye. Verilen cevap genellikle şöyledir: “Sağlıklı, iyi huylu, ahlaklı, hayırlı bir evlat olsun yeter.” Çocuk dünyaya geldikten sonra da anne babaların ödü kopar çocuğunun “kötü huylu” olacağından. Daha 1-2 yaşlarındaki çocuk karıncayı ezse, parkta arkadaşına kum atsa, başkasının elinden oyuncağını çekse, “eyvah, çocuğum acımasız, kötü huylu olacak galiba” diye endişeleniriz.

Nedir çocukların ahlaklı, vicdanlı olmalarını sağlayan? Acaba çocuklar çocuklar dünyaya gelirken “ahlaklı, vicdanlı, iyi huylu” mudurlar, yoksa bunlar sonradan mı gelişir? Yıllardır psikoloji bilimi bu gibi soruların cevabını araştırıyor. Çeşitli cevaplar arasında en çok kabul göreni, insanın belli özelliklerle dünyaya geldiği, ama bu özelliklerin biraraya nasıl bir kompozisyon içinde getirileceğinin, hangisinin yeşerip gelişeceğinin, hangisinin solup gideceğinin anne baba davranışlarına bağlı olduğudur. Tabi ki anne babaların yanısıra içinde yaşanılan toplumun kuralları, beklentiler, dini inançlar da unutulmamalı. Çünkü anne babalar neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar verirken içinde yaşadıkları çevreden etkilenirler. Örneğin bir toplumda evlilik öncesi cinsel ilişki ahlaksızlık sayılırken, bir diğerinde son derece normaldir. Bu değerler ülkeden ülkeye değil, yöreden yöreye bile değişir. “Namus” bizim toplumumuzda ahlakla neredeyse eş anlamlıdır.



Süperego

Psikanalitik teoriye göre süperego, en ilkel dürtülerimiz olan ve id tarafından yönetilen cinsellik ve saldırganlık içgüdülerimizi kontrol altına almak ve toplumsal yaşama uyum sağlamak için gelişmiştir. İd, doğduğumuz andan itibaren varolan ve istediğimiz şeyi anında elde etmemiz için baskı yapan bir enerjidir. Bebekler istediklerini anında alamazlarsa huysuzlaşırlar, çünkü onlarda henüz sadece id hakimdir. Ancak büyüdükçe topluma uyum sağlamak için isteklerini ertelemeyi, davranışlarını kontrol altına almayı, mantıklı düşünmeyi öğrenirler. Böylece ego gelişir. Anne babalar “hayır, yapma, yasak, ayıp” demeye başladıkları andan itibaren de süperego gelişmeye başlar. Süperegonun içimizdeki “-meli, -malı”lar olduğunu söyleyebiliriz. Büyüdükçe id ile süperego sürekli çatışma haline girer. Dolayısıyla, “vicdan, içimizdeki iyi ve kötünün çarpışmasıdır” denebilir. Kötü davranışlar sonucu hissedilen suçluluk duygusunun kaynağı süperegodur.

Örneğin, 3 yaşlarındaki bir çocuk düşünün. Bebekleriyle oynarken, birini yere atıp üstüne basıyor, “sen öl” diye ona bağırıyor. Diğer yandan da kendi kendine konuşmaya devam ediyor. Bu kez sesi son derece masum ve sevecen: “Hayır ölme, sen yaramazlık yapmadın ki” diyor. Yine aynı yaşlarda bir çocuk düşünelim. Annesi ona masanın üzerinde duran bibloları ellememesini söylemiş. O da bibloların yanına gitmiş, bakıyor, bir yandan da kendi kendine konuşuyor: “Bak, ne güzel, hadi dokun ona.” Sonra kendi kendine cevap veriyor, bu kez sesi sert ve kızgın: “Hayır, dokunamazsın, kırılır.” Bu, vicdanındaki annesinin sesidir. Bu örneklerde de görüldüğü gibi, çocuklar daha küçük yaşlardan itibaren vicdanlarında iyi ve kötünün hesaplaşmasını yaşar.

Sosyal öğrenme teorisi

Bu teoriye göre ahlak doğduktan sonra öğrenilir. Ödüllendirilen davranışlarımız “iyi”, cezalandırılan davranışlarımız da “kötü”dür. Örneğin parkta bir çocuk diğerinin elinden küreğini çekerek alıyor. Diğeri de kızıyor, ayağa kalkıp onu itiyor. Yere düşünce bizimki ağlamaya başlıyor, annesine bakıyor. Annesi de şöyle cevap veriyor: “Arkadaşının istemediği şeyi yaptın, canın yandı.” Böylece çocuk sebep-sonuç ilişkisini ve toplumsallaşmayı öğreniyor. Başkalarını “örnek almak” öğrenmenin başka bir yoludur. Bu nedenle anne babaların kendi davranışlarına çok dikkat etmesi gerekir. Çocuğunu oynarken yüksek sesle bağırdığı için bağırarak azarlayan bir anneyi düşünün. Çocuk annesinin ne söylediğinden çok ne yaptığından etkileneceğinden, bu anneden bağırmayı öğrenecektir. Anne babaların çocuklarının arkadaşlarının davranışlarına da dikkat etmesi gerekir. Özellikle 10 yaş ve üstü çocuklar için arkadaşları tarafından kabul görmek çok önem kazandığından, beğendikleri arkadaşlarını taklit etmeye başlarlar.

Cezalandırılma korkusu ve niyet

Piaget’e göre yaşla beraber gelişen zihinsel beceriler, ahlaki gelişimi etkiler. Çocuklar 10 yaşına kadar kurallara uygun davranışları sadece taklit eder, onları sorgulamadan kabul eder. Davranışının doğru mu, yanlış mı olduğuna değil, sonucunda kendinin zarar görüp görmeyeceğine bakar. Bu nedenle eğer kural koyan kişi ortada yoksa, cezalandırılmayacağını düşünerek kuralı çiğneyebilir. Daha az fiziksel zarara yol açan suç, daha az kötüdür. Örneğin, 6 yaşındaki bir çocuk annesinin misafirler için hazırladığı ve yememesi söylenen tatlıyı annesi ortada yokken yer. Ona göre eğer 1 tane yerse “az kötü”, 10 tane yerse “çok kötü” davranmış olur. Anaokulundaki çocuğunuz, arkadaşı ona çarptığında canı yanınca kızar. Ne niyetle çarptığı, kasten mi kazayla mı, onun için önemli değildir, önemli olan canının yandığıdır. 10 yaşının üstündeki çocuklar, davranışlarının iyi ya da kötü olduğuna karar verirken “ne niyetle” davrandıklarını gözönüne alırlar. 11-12 yaşlarındaki bir çocuk için, aç olan bir kediyi doyurmak amacıyla bakkaldan çalınan bir kutu süt, arkasında iyi niyet olduğundan kötü sayılamaz.

İç denetim-Dış denetim

Kohlberg’e göre, ahlaki gelişimin ilk aşamasındaki kişi bencildir, kendi gereksinimleri ön plandadır. Örneğin arkadaşının 20 tane Barbie’si varsa, çocuk birini alıverir, zaten arkadaşının bir sürü vardır. Onun üzüleceğini düşünemez, sadece kendini düşünür. Bazı yetişkinler de böyledir. Cezalandırılma korkusu duymadığı durumlarda kurallara uymaz, örneğin trafik polisi yoksa kırmızı ışıkta geçer. Bu şekilde davranan kişilerin genellikle hükmedici anne-baba tutumlarıyla, ağır cezalandırmalarla büyüdüğü görülür. Bu kişiler kendilerini durdurmak için hep dıştan bir güç tarafından yönetilmeye alışmışlardır, iç-denetimleri gelişmemiştir.

Empati

Kohlberg’in ahlaki gelişim teorisinin ikinci aşamasında “ben-merkezci” düşünce yerini empatik düşünceye bırakır. Yani kişi başkalarının da duygularını, düşüncelerini dikkate alır. Başkalarının hakkını çiğnemek istemez, çünkü kendini onun yerine koyduğunda üzüleceğini bilir. Bu aşamadaki çocuklar “iyi çocuk” olmak için içinde bulundukları grubun kurallarına uyarlar. Okul çağı sayılan 6-7 yaştan önce bir çocuğun kendini başkasının yerine koyması beklenemez, çünkü bu beceri henüz gelişmemiştir. Ancak anne babalar yine de “nasılsa anlamaz” diye vazgeçmemeli, çocuklarına her zaman “bana vurunca canım yandı, üzüldüm” gibi duygularını ifade edici sözler kullanmalıdır. Çocuklar birbirine zarar verdiğinde bunun sonucu anlatılmalıdır. Örneğin, “Sen arkadaşına kum attın, canı yandı, bak nasıl da ağlıyor. Senin de gözüne kum kaçtığında çok canın yanmıştı, hatırlıyor musun?”, “Arkadaşının oyuncağını izin almadan alamazsın, yoksa o çok üzülür. Sen de Sinem oyuncağını elinden çektiğinde nasıl kızıyor ve üzülüyordun, bu nedenle de ağlıyordun. Lütfen şimdi oyuncağı arkadaşına geri ver” gibi sözler empatinin geliştirilmesine faydalı olur. Küçük yaştaki çocuklar henüz bencil dönemde olduklarından, özellikle çocuğun kendisinin nasıl etkileneceğini vurgulamak onun durumu anlamasına yardımcı olur.

Bazı çocuklarda empatinin gelişmesi daha geç olur. Özellikle sınır tanımayan, hiperaktif, sınırlı zekaya sahip, geç konuşan, endişeli, anne-çocuk ilişkisinde sorunları olan çocukların daha dürtüsel oldukları, bu nedenle kendini frenlemeyi ve kendini başkasının yerine koymayı öğrenmede geciktikleri görülür.

Ahlak gelişiminin en son aşamasına ulaşmış kişiler, kendi ilkelerine aykırı durumlarda yasalara aykırı davranabilirler. Örneğin insan yaşamı ya da özgürlüğünü tehdit eden durumlarda kuralları çiğneyebilirler. Bilinmelidir ki herkes bu aşamaya ulaşamaz.

Disiplin yöntemleri

Ahlak gelişimini etkileyen önemli unsurlardan biri de çocuk yetiştirme yöntemidir. Dayak, karanlık odaya kapamak gibi ağır cezaların zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol açtığı bilinmelidir. Bu şekilde yetişen çocuklar acımasız ve katı olabilecekleri gibi güvensiz, isyankar, çekingen de olabilirler. Yaramazlık yaptığı için dövülerek cezalandırılan bir çocuk, okulda kendinden güçsüzleri döver, böylece hem hıncını alır, hem de kızınca dövmenin uygun bir davranış olduğunu öğrenmiştir. Aynı zamanda bu çocuklar cezalandırılma korkusuyla yalana da başvurabilirler.

Nasıl vicdanlı bir çocuk yetiştirebiliriz?

Vicdanlı bir çocuk yetiştirmek istiyorsak, en iyi yöntem onda pişmanlık hissi uyandırmaktır. Başkasının üzüntüsüne kendisinin neden olduğunu düşünen çocuk kendini suçlu hissedecek ve pişmanlık duyacaktır. Böylece çocuk hakettiği sonuca katlanmayı isteyecek (ya da en azından buna karşı gelmeyecek) ve iç-denetim geliştirecektir. Bunun için ne yapacağız?

1. Çocuk bir hata yapmadan önce sakince ve kesin bir şekilde uyarılır, nedeni açıklanır. Kendisine veya çevresine verebileceği zarar anlatılır. Uygun bir davranışa yönlenmesi için ortam sağlanır. Örneğin, çocuğunuz evin içinde basket topuyla oynamayı istiyor. “Bu top ağır, cama çarparsa kırabilir, sana zarar verebilir, haydi bahçede oyna” ya da “haydi al bu küçük ve hafif topla oyna” denebilir.

2. Çocuğunuz sizi dinlemez, yaptığı hatalı davranışa devam ederse, bir süre için top oynamasına izin verilmeyeceği konusunda uyarılır.

3. Eğer çocuğunuz yine de istediğini yaparsa, gerçekten top elinden alınır. Yani çocuğunuz davranışının sonucuna katlanır. Hatasının sonucunu yaşayan çocuk, kendini sorumlu tutmasını öğrenir.

Çocuğa davranışının neden hatalı olduğunu anlatmak gerekir. Bu, küçük çocuklar için kısa açıklamalar şeklinde olmalıdır. Uzun ve mantıklı açıklamalar yerine hatalı davranışın kendisine vereceği zarar üzerinde durulmalıdır, çünkü okul öncesi yaştaki çocuklar önce kendilerini düşünür. Örneğin; bıçakla oynamak isteyen bir çocuğa “Onu bırak, elini acıtır, o zaman ben üzülürüm”; arkadaşını çimdikleyen çocuğa “Sen arkadaşını çimdikleyince onun canı yanıyor ve senle oynamak istemeyecek, sen de yalnız kalıp üzüleceksin”; pusetine binmek istemeyen çocuğa: “Binersen anneannene/ parka/ oyuncakçıya daha çabuk gidersin” gibi.

Çocuğun yaşı büyüdükçe “.......yap, çünkü.......” şeklindeki daha uzun açıklamalar etkili olur. Çocuğunuzun sizin sözünüzü dinlemesi, size hürmet göstermesi için yapacağınız açıklamayı mantıklı bulup kabul etmesi çok önemlidir. Yoksa cezasını çeker ama bu sizi memnun etmekten başka bir işe yaramaz. Çocuk yaptığının karşılığını ödemiş olur ancak pişmanlık hissetmez, bu da ahlak gelişimine faydalı olmaz.

Hikayeler-filmler-kahramanlar

Ahlaki gelişimi desteklemek için yapılabileceklerden bir başkası da hikayelerden, filmlerden yararlanmaktır. İyi ile kötünün çarpışmasını ve sonunda iyinin kazandığını göstermek çocuk için “iyiliği”, “kötülüğü” somutlaştıracaktır. İyinin kazandığını görerek iyiliği öğrenmesi kolaylaşacaktır. İyi ve güçlü masal kahramanlarıyla çocuklar kendilerini özdeşleştirecekler, model alma yoluyla öğreneceklerdir.

Özetle, çocuklar yetişkinlerden duyduklarını ve gördüklerini öğrenirler. Dolayısıyla çocuklarımızın nasıl davranmasını istiyorsak biz de öyle davranmalı, iyi davranışlarını farkedip ödüllendirmeli ve onlara demokratik bir aile ortamı sunmalıyız.

Sağlıklı Günler Dileğiyle...
  • Bu haber için yorumlar (0 adet)

    • Geri İleri

Son Yorumlar

afiyetle

3 malzemeli kurabiye için:

Malesef yağ olarak kullanılmaktadır.

Anonim

3 malzemeli kurabiye için:

Tahin Koymasak Olurmu

nisa.

Çikolata dolgulu portakallı kurabiye için:

Vanilya koymasam olur mu?

merve sarkaya

Ali Nazik için:

Hemen marketten eksikler alınıp yapılıyor

elifim490

Havuçlu cevizli kek için:

Ilk defa bir tarifi becerip yaptım sanıyorum tarifim net ve güzel oluşundan :)

Güncel konular

.

Actifry ile irmik helvası

Actifry ile irmik helvası yapmak mümkün değildir.Çünkü kızartma tarifleri için tasarlanmış bir cihazdır. İrmik helvası genel olarak tavada , ocak üzerinde hazırlanır. irmik helvası geleneksel ta

.

Fonksiyonel Gıda Kurkumin içeren Zerdeçal

Birçok defa duyduğunuz fonksiyonel gıdalardan kurkumin bu listenin baş tacıdır. Günümüz modern yaşamda özellikle sindirim sistemi iltihabı giderek artmaktadır.Zerdeçal içeriğindeki kurkumin ile h

.

En ucuz yemek nedir?

Genel olarak temel gıdaların uygun fiyatlı ve erişilebilir olduğu yerlere göre değişmekle birlikte şu şekilde sıralanabilir. Pirinç Bir çok ülkede temel besindir ve uygun fiyatlı enerji kaynağıd

.

İpek kıvamında topaklanmayan tarhana çorbası nasıl pişirilir?

Hepimizin çok sevdiği tarhana çorbası hele de sıcacık ve ipek gibi bir kıvamda olursa kim hayır diyebilir ki. Bağışıklık sistemine de şifa olan tarhana çorbasını kışın kahvaltılarınız da da kolayl

.

Böreğin altı neden pişmez?

Böreğin altı neden pişmez? Evde böreğin altı üstü gibi tam olarak istediğimiz renkte ve pişmişlikte olmaz. Eğer böreğin altınında üstü gibi pişmesini sağlamak için fırın kabınızın içini yağlamanız

Ahlak ve Vicdan Gelişimi

Bu makaleyi eposta olarak göndermek için lütfen aşağıdaki bilgileri doldurunuz.

Ahlak ve Vicdan Gelişimi