Yemek Tarifleri ve Sağlıklı Beslenme Portalı
Türkiye'ye giren GDO'lu ürün miktarında şok artış ! « Geri
Türkiye'ye giren GDO'lu ürün miktarında şok artış !
E-posta
03.05.2010'de eklendi.
GDO‘ya Hayır Platformu tarafından, 2 Mayıs 2010 Pazar günü ODA‘mızda bir basın toplantısı düzenlenerek, Yönetmelik değişiklikleriyle Türkiye‘ye girişine göz yumulan GDO‘lu ürün miktarı ve laboratuar analizlerinde ne kadar üründe GDO bulunduğu açıklandı.
ODA Başkanımız Dr. Gökhan GÜNAYDIN, Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan ÇAKAR ve Ekoloji Kollektifinden Emre Baturay ALTINOK‘un katıldığı toplantıda, basın açıklaması metni ODA Başkanımız tarafından okundu.
Toplantıda yapılan basın açıklaması aşağıdadır.
- BASIN TOPLANTISI -
TÜRKİYE‘YE GİREN GDO‘LU ÜRÜN MİKTARINI AÇIKLIYORUZ!
GDO Yönetmeliği 20 Kasım ve 20 Ocak‘ta iki kez değişti, 100 günde ithal edilen mısır miktarı 4 kat, soya ise 18 kat arttış...
1478 üründen 124‘ü GDO‘lu çıktı!
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın 26 Ekim 2009 tarihinde çıkardığı "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik"teki ithalata yönelik getirilen kurallar nedeniyle düşen mısır ve soya ithalatının, Yönetmeliğin değiştirilmesinin ardından patladığı ortaya çıktı!
Bakanlık tarafından GDO Yönetmeliği‘nde 20 Kasım 2009 tarihinde yapılan değişiklikle "26.10.2009 tarihinden önce kontrol belgesi almış" ürünler ithalat aşamasında denetleme kapsamından çıkartılmış; Ocak 2010‘da da bu muafiyetin süresi genişletilmiş ve bu kez "20.01.2010‘dan önce kontrol belgesi almış" ürünlerin 1 Mart 2010‘a kadar serbestçe ülkeye girişine olanak sağlanmış, bu belgelerinin kazanılmış hak yarattığından bahisle ürün ithalatının yönetmelikteki izin ve denetim sisteminden muaf olduğu düzenlenmişti. Söz konusu ertelemelere ilişkin Danıştay 10 uncu Daire‘de açmış olduğumuz davalarda Yüksek Mahkemece çevre ve insan sağlığı yönünden risk oluşturabilecek durumlarda, risk oluşturan hallerin kazanılmış hak kapsamında korunamayacağına hükmedilmiş ve Yönetmeliğin 1 Mart 2010‘a ertelemeye ilişkin düzenlemelerinin yürütmesi durdurulmuştu.
GDO‘ya Hayır Platformu olarak, yönetmelik değişikliklerinin ardından basın toplantıları düzenleyerek, "26 Ekim 2009 tarihinden önce kontrol belgesi almış ürün miktarı kaç tondur, bunların ürün dağılımı nasıldır ve ithalatçıları kimlerdir? 26 Ekim 2009-20 Ocak 2010 tarihleri arasında kontrol belgesi alınan ürün kaç tondur, bunların ürün dağılımı nasıldır, ithalatçıları kimlerdir? ‘Türkiye‘ye bir gram GDO‘lu ürün girerse istifa ederim‘ diyenler ne olmuştur da, GDO‘ların ithalatına izin verme durumunda kalmıştır?" diye sormuştuk.
Bilgi Edinme Başvurusu yoluyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘ndan aldığımız verilere göre, 26 Ekim - 16 Aralık 2009 tarihleri arasında düşük seviyelerde seyreden mısır ve soya ithalatı, Yönetmelik değişikliklerinin ardından katlanarak artmıştır. Gıda ve yemlik mısır ithalatı yaklaşık 18 bin tondan, 80 bin tonlara, yemlik soya da 10 bin tondan 294 bin tona çıkmıştır.
Mısır; Fransa, Arjantin, Ukrayna, ABD, İspanya, Slovak Cumhuriyeti, Sırbistan, Karadağ, Belçika, Rusya, Romanya, Bulgaristan, Tayland, İngiltere ve Bosna Hersek‘ten ithal edilmiştir.
Soya ithali de, Danimarka, ABD, Hong Kong, Tayland, Hindistan, Fransa, Çin, Almanya, Ukrayna, İsviçre, Belçika, İspanya, İsrail, İngiltere ve Kanada‘dan yapılmıştır.
Ayrıca 1 Mart 2009 - 1 Mart 2010 tarihleri arasında, Romanya, Ukrayna ve Bulgaristan‘dan 92.813 ton kolza ve Vietnam, Tayland, Pakistan, Mısır, İtalya, Çin, Tayvan, Arjantin, ABD, Uruguay, Endonezya, Şili, Fransa ve Hong Kong‘dan 104.473 ton pirinç ithal edilmiştir.
Bakanlıkça 11 Aralık 2009 tarihine kadar laboratuarlarda incelenen 1478 üründen 124 adedinin (yüzde 8.3) GDO‘lu olduğu tespit edilmiş ve bunların ithaline izin verilmemiştir. Ancak 20 Kasım 2009 ve 20 Ocak 2010 tarihlerinde yapılan yönetmelik değişiklikleri ile kontrol belgesi olan ürünlerde analiz zorunluluğu kaldırıldığı için ülkeye giren bazı ürünlerin GDO‘lu olup olmadığı belirlenememiştir. Özellikle yukarıda verilen ithalat listesindeki ABD, Arjantin, Hindistan, Kanada ve Çin‘in, GDO‘lu üretimde dünyada başı çeken ülkeler arasında yer aldıkları anımsanırsa, analiz yapılmamasının vahim sonuçları daha açık biçimde görülebilecektir.
Ne yazık ki, GDO‘lu ürünler konusunda ticaret ve rant için, üretici ve tüketici konumundaki milyonlarca yurttaşımızın sağlığı riske atılmıştır!
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, yönetmelik değişiklikleri ile muafiyetin sağlandığı dönemlerde, hangi firmaların ithalat yaptığını açıklamak zorundadır.
Uluslararası düzeyde yapılan bilimsel çalışmalar, GDO‘lu ürünlerin alerjik reaksiyonlar doğurduğunu ve antibiyotiğe direnç yarattığını kanıtlamış; kan biyokimyasında bozulmalar - organ hasarları - doğum anomalileri - üçüncü nesilden sonra kısırlık yaratma risklerinin de varlığını ortaya koymuştur.
Tüm bunlar ortadayken, 26.03.2010 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu ile GDO‘lu ürünlerin ithalatı denetimli serbestliğe tabi kılınmıştır. Hem çevre ve halk sağlığı, hem de Türkiye‘nin tarımsal üretim potansiyeli açısından büyük sakıncalar doğuran Yasa‘da, antibiyotiğe direnç geni taşıyan GDO‘lu ürünlerin ithalatının yasaklanması konusunda bir hükmün bulunmaması büyük bir eksikliktir. Ayrıca Biyogüvenlik Kurulu‘nun kamu ağırlıklı oluşturulması, Yasa‘nın altlığı olan Yönetmeliklerle meslek örgütleri tanımına konunun ticari taraflarının da eklenmesi, Kurul‘un tarafsızlığı ve bilimselliği konusunda kuşku yaratmaktadır.
Diğer bir önemli konu ise, Biyogüvenlik Yasası çıkarıldıktan sonra bu Yasa‘nın alt Yönetmeliklerinin yayımlanması yoluna gidilmesi gerekirken; hala 26 Ekim 2009 tarihli Yönetmelikte değişiklik yapılmaya devam edilmesidir. 20 Kasım 2009 ve 20 Ocak 2010 tarihli değişikliklerden sonra, en son 28 Nisan 2010 tarihinde bir değişiklik daha yapılmıştır. Bu değişiklikle, insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulmasını yasaklayan hüküm yürürlükten kaldırılmış, izin koşulları ve Komite‘nin görevleri arasına "Avrupa Birliği‘nde tüketime uygunluğu onaylanmış genler hakkında değerlendirme yapma" hükmü eklenmiştir. Böylece, bir taraftan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı serbest bırakılırken, diğer taraftan Türkiye‘nin risk yönetimi yetkisi daraltılmakta ve Bakanlık kararına terk edilmektedir. Türkiye‘ye yıllar boyunca GDO‘lu ürünlerin girişine seyirci kalan bir Bakanlığa, sınırları daraltılarak risk yönetiminin devredilmesi, kamu yararına sonuçlar doğurmayacaktır.
Bizler, bu alanda yıllardır halk yararına çaba gösteren kurum ve kuruluşlar olarak, bir kez daha "GDO‘ya Hayır" diyoruz. Halkın ve ülkenin yarar ve çıkarları, şirketlerin kar hırsının üzerindedir. İlgili yargı kararlarında da altı çizildiği üzere, çevre ve insan sağlığı yönünden risk oluşturabilecek durumlarda, riskin konusu kazanılmış hak kapsamında korunamaz. GDO‘lu ürünlerin ithalatı ve transit geçişi derhal yasaklanmalı, Türkiye‘nin üretim kapasitesi onarılarak sektörün ihtiyacı olan tarımsal hammaddelerin yurtiçinde üretilmesi sağlanmalıdır. Türkiye‘nin tarımsal hammadde dış ticaretinde net ithalatçı olması ve bu açığın kapatılması için GDO‘lu ithalata izin verilmesi, Türkiye‘nin yararına olamaz.
Tarım sektörünün üretim gücünün korunarak geliştirilmesi, halk sağlığının her türlü ticari kaygının üzerinde tutulması ve dünyanın en önemli gen merkezlerinden birisi olan ülkemizin genetik yıkıma sürüklememesi için GDO‘ya Hayır diyoruz...
Kamuoyuna saygı ile duyurulur...
GDO‘YA HAYIR PLATFORMU
ODA Başkanımız Dr. Gökhan GÜNAYDIN, Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan ÇAKAR ve Ekoloji Kollektifinden Emre Baturay ALTINOK‘un katıldığı toplantıda, basın açıklaması metni ODA Başkanımız tarafından okundu.
Toplantıda yapılan basın açıklaması aşağıdadır.
- BASIN TOPLANTISI -
TÜRKİYE‘YE GİREN GDO‘LU ÜRÜN MİKTARINI AÇIKLIYORUZ!
GDO Yönetmeliği 20 Kasım ve 20 Ocak‘ta iki kez değişti, 100 günde ithal edilen mısır miktarı 4 kat, soya ise 18 kat arttış...
1478 üründen 124‘ü GDO‘lu çıktı!
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın 26 Ekim 2009 tarihinde çıkardığı "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik"teki ithalata yönelik getirilen kurallar nedeniyle düşen mısır ve soya ithalatının, Yönetmeliğin değiştirilmesinin ardından patladığı ortaya çıktı!
Bakanlık tarafından GDO Yönetmeliği‘nde 20 Kasım 2009 tarihinde yapılan değişiklikle "26.10.2009 tarihinden önce kontrol belgesi almış" ürünler ithalat aşamasında denetleme kapsamından çıkartılmış; Ocak 2010‘da da bu muafiyetin süresi genişletilmiş ve bu kez "20.01.2010‘dan önce kontrol belgesi almış" ürünlerin 1 Mart 2010‘a kadar serbestçe ülkeye girişine olanak sağlanmış, bu belgelerinin kazanılmış hak yarattığından bahisle ürün ithalatının yönetmelikteki izin ve denetim sisteminden muaf olduğu düzenlenmişti. Söz konusu ertelemelere ilişkin Danıştay 10 uncu Daire‘de açmış olduğumuz davalarda Yüksek Mahkemece çevre ve insan sağlığı yönünden risk oluşturabilecek durumlarda, risk oluşturan hallerin kazanılmış hak kapsamında korunamayacağına hükmedilmiş ve Yönetmeliğin 1 Mart 2010‘a ertelemeye ilişkin düzenlemelerinin yürütmesi durdurulmuştu.
GDO‘ya Hayır Platformu olarak, yönetmelik değişikliklerinin ardından basın toplantıları düzenleyerek, "26 Ekim 2009 tarihinden önce kontrol belgesi almış ürün miktarı kaç tondur, bunların ürün dağılımı nasıldır ve ithalatçıları kimlerdir? 26 Ekim 2009-20 Ocak 2010 tarihleri arasında kontrol belgesi alınan ürün kaç tondur, bunların ürün dağılımı nasıldır, ithalatçıları kimlerdir? ‘Türkiye‘ye bir gram GDO‘lu ürün girerse istifa ederim‘ diyenler ne olmuştur da, GDO‘ların ithalatına izin verme durumunda kalmıştır?" diye sormuştuk.
Bilgi Edinme Başvurusu yoluyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘ndan aldığımız verilere göre, 26 Ekim - 16 Aralık 2009 tarihleri arasında düşük seviyelerde seyreden mısır ve soya ithalatı, Yönetmelik değişikliklerinin ardından katlanarak artmıştır. Gıda ve yemlik mısır ithalatı yaklaşık 18 bin tondan, 80 bin tonlara, yemlik soya da 10 bin tondan 294 bin tona çıkmıştır.
Mısır; Fransa, Arjantin, Ukrayna, ABD, İspanya, Slovak Cumhuriyeti, Sırbistan, Karadağ, Belçika, Rusya, Romanya, Bulgaristan, Tayland, İngiltere ve Bosna Hersek‘ten ithal edilmiştir.
Soya ithali de, Danimarka, ABD, Hong Kong, Tayland, Hindistan, Fransa, Çin, Almanya, Ukrayna, İsviçre, Belçika, İspanya, İsrail, İngiltere ve Kanada‘dan yapılmıştır.
Ayrıca 1 Mart 2009 - 1 Mart 2010 tarihleri arasında, Romanya, Ukrayna ve Bulgaristan‘dan 92.813 ton kolza ve Vietnam, Tayland, Pakistan, Mısır, İtalya, Çin, Tayvan, Arjantin, ABD, Uruguay, Endonezya, Şili, Fransa ve Hong Kong‘dan 104.473 ton pirinç ithal edilmiştir.
Bakanlıkça 11 Aralık 2009 tarihine kadar laboratuarlarda incelenen 1478 üründen 124 adedinin (yüzde 8.3) GDO‘lu olduğu tespit edilmiş ve bunların ithaline izin verilmemiştir. Ancak 20 Kasım 2009 ve 20 Ocak 2010 tarihlerinde yapılan yönetmelik değişiklikleri ile kontrol belgesi olan ürünlerde analiz zorunluluğu kaldırıldığı için ülkeye giren bazı ürünlerin GDO‘lu olup olmadığı belirlenememiştir. Özellikle yukarıda verilen ithalat listesindeki ABD, Arjantin, Hindistan, Kanada ve Çin‘in, GDO‘lu üretimde dünyada başı çeken ülkeler arasında yer aldıkları anımsanırsa, analiz yapılmamasının vahim sonuçları daha açık biçimde görülebilecektir.
Ne yazık ki, GDO‘lu ürünler konusunda ticaret ve rant için, üretici ve tüketici konumundaki milyonlarca yurttaşımızın sağlığı riske atılmıştır!
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, yönetmelik değişiklikleri ile muafiyetin sağlandığı dönemlerde, hangi firmaların ithalat yaptığını açıklamak zorundadır.
Uluslararası düzeyde yapılan bilimsel çalışmalar, GDO‘lu ürünlerin alerjik reaksiyonlar doğurduğunu ve antibiyotiğe direnç yarattığını kanıtlamış; kan biyokimyasında bozulmalar - organ hasarları - doğum anomalileri - üçüncü nesilden sonra kısırlık yaratma risklerinin de varlığını ortaya koymuştur.
Tüm bunlar ortadayken, 26.03.2010 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu ile GDO‘lu ürünlerin ithalatı denetimli serbestliğe tabi kılınmıştır. Hem çevre ve halk sağlığı, hem de Türkiye‘nin tarımsal üretim potansiyeli açısından büyük sakıncalar doğuran Yasa‘da, antibiyotiğe direnç geni taşıyan GDO‘lu ürünlerin ithalatının yasaklanması konusunda bir hükmün bulunmaması büyük bir eksikliktir. Ayrıca Biyogüvenlik Kurulu‘nun kamu ağırlıklı oluşturulması, Yasa‘nın altlığı olan Yönetmeliklerle meslek örgütleri tanımına konunun ticari taraflarının da eklenmesi, Kurul‘un tarafsızlığı ve bilimselliği konusunda kuşku yaratmaktadır.
Diğer bir önemli konu ise, Biyogüvenlik Yasası çıkarıldıktan sonra bu Yasa‘nın alt Yönetmeliklerinin yayımlanması yoluna gidilmesi gerekirken; hala 26 Ekim 2009 tarihli Yönetmelikte değişiklik yapılmaya devam edilmesidir. 20 Kasım 2009 ve 20 Ocak 2010 tarihli değişikliklerden sonra, en son 28 Nisan 2010 tarihinde bir değişiklik daha yapılmıştır. Bu değişiklikle, insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulmasını yasaklayan hüküm yürürlükten kaldırılmış, izin koşulları ve Komite‘nin görevleri arasına "Avrupa Birliği‘nde tüketime uygunluğu onaylanmış genler hakkında değerlendirme yapma" hükmü eklenmiştir. Böylece, bir taraftan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı serbest bırakılırken, diğer taraftan Türkiye‘nin risk yönetimi yetkisi daraltılmakta ve Bakanlık kararına terk edilmektedir. Türkiye‘ye yıllar boyunca GDO‘lu ürünlerin girişine seyirci kalan bir Bakanlığa, sınırları daraltılarak risk yönetiminin devredilmesi, kamu yararına sonuçlar doğurmayacaktır.
Bizler, bu alanda yıllardır halk yararına çaba gösteren kurum ve kuruluşlar olarak, bir kez daha "GDO‘ya Hayır" diyoruz. Halkın ve ülkenin yarar ve çıkarları, şirketlerin kar hırsının üzerindedir. İlgili yargı kararlarında da altı çizildiği üzere, çevre ve insan sağlığı yönünden risk oluşturabilecek durumlarda, riskin konusu kazanılmış hak kapsamında korunamaz. GDO‘lu ürünlerin ithalatı ve transit geçişi derhal yasaklanmalı, Türkiye‘nin üretim kapasitesi onarılarak sektörün ihtiyacı olan tarımsal hammaddelerin yurtiçinde üretilmesi sağlanmalıdır. Türkiye‘nin tarımsal hammadde dış ticaretinde net ithalatçı olması ve bu açığın kapatılması için GDO‘lu ithalata izin verilmesi, Türkiye‘nin yararına olamaz.
Tarım sektörünün üretim gücünün korunarak geliştirilmesi, halk sağlığının her türlü ticari kaygının üzerinde tutulması ve dünyanın en önemli gen merkezlerinden birisi olan ülkemizin genetik yıkıma sürüklememesi için GDO‘ya Hayır diyoruz...
Kamuoyuna saygı ile duyurulur...
GDO‘YA HAYIR PLATFORMU
-
Bu haber için yorumlar (0 adet)
Güncel konular
izmirde Dubai çikolatası modası
Büyük küçük herkesin lezzetine doyamadığı Dubai çikolatası hem görüntüsü hem çıtırdısı ile herkesi mest ediyor.
Çikolatanın sırrı kadayıf ve antepfıstığı ezmesinde saklı.
Uğruna uzun kuyruklar o
Tiktok başta olmak üzere instagram ve influencerların yaptığı dubai çikolatasını sizde öğrenmek ve sevdiklerinizle paylaşmak istermisiniz.
İşte A dan Z ye Dubai çikolatasının yapımını öğrenebileceğ
Dubai çikolatası, dünyanın her yerinden gurmeler ve çikolata severler için bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor. Bu tariflerde, hem klasik hem de yaratıcı seçenekler sunarak, sizlere evinizde Dubai'nin eş
Actifry ile irmik helvası yapmak mümkün değildir.Çünkü kızartma tarifleri için tasarlanmış bir cihazdır.
İrmik helvası genel olarak tavada , ocak üzerinde hazırlanır.
irmik helvası geleneksel ta
Fonksiyonel Gıda Kurkumin içeren Zerdeçal
Birçok defa duyduğunuz fonksiyonel gıdalardan kurkumin bu listenin baş tacıdır.
Günümüz modern yaşamda özellikle sindirim sistemi iltihabı giderek artmaktadır.Zerdeçal içeriğindeki kurkumin ile h
Son Yorumlar
Limonlu panna cotta için:
3 malzemeli kurabiye için:
3 malzemeli kurabiye için:
Dana emense için:
Çikolata dolgulu portakallı kurabiye için:
Ali Nazik için:
Havuçlu cevizli kek için: