Yemek Tarifleri ve Sağlıklı Beslenme Portalı
Azalan östrojen depresif yapıyor « Geri
Azalan östrojen depresif yapıyor
E-posta
15.10.2009'de eklendi.
Sağlıklı beslenme ilkelerine uyarak ideal kilosunu koruyan, düzenli spor yapan, sigara ve alkolden uzak duran, mutlu bir birkiktelik sürdüren kadın menopozun yıkıcı etkilerine karşı sağlam durabiliyor
Menopoz, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) önerdiği tanıma göre 'kadınlarda yumurtalık aktivitesinin yitirilmesi sonucunda menstrüasyonun, yani adet kanamalarının kalıcı olarak sonlanmasıdır. Menopoz sözcüğü Yunanca men (ay) ve pausis (sonlanma) sözcüklerinden köken almaktadır. Menopoz, aslında geriye dönük olarak tanımlanan bir kavramı vurgular. Eğer bu dönemdeki kadın 1 yıl süreyle adet görmemişse, gördüğü son adete menopoz denilir ve kadın için "menopoza girmiş" söylemi kullanılır. Bu andan sonraki döneme postmenopozik devre, önceki döneme premonopozik devre adı verilir. Menopoz, yumurtalıktaki foliküllerin tükenmesi sonucu kendiliğinden adet görme işlevinin durması olarak veya son adet diye tanımlanabilir.
Yumurtalıklarda yetmezlik başladıktan sonra menopoza kadar olan süreye premenopoz denir. Bu süre yaklaşık 8 yıldır. 3 yıl öncesi ile 1 yıl sonrası geçen süreye ise perimenopoz denir. Bu andan yaşlılık sınırı olarak kabul edilen 64 yaşa kadar geçen dönem ise "postmenopoz" olarak isimlendirilir.
YÜZ KADINDAN 4'Ü ERKEN GİRİYOR
Kadın hayatında 3 türlü menopoz olduğuna dikkat çeken Profesör Doktor Erdoğan Ertüngealp, "40 yaşından önce menepoza girilmesi "erken Menopoz" ya da "Prematür Menopoz" olarak adlandırılır ve bu grup, tüm menopozların yaklaşık yüzde 4 kadarını oluşturur. Adet kanamaları devam etmekte olan bir kadında herhangi bir nedenle yumurtalık işlevleri durdurulursa, bu duruma "İyatrojenik menopoz" denir. Bu olay ya cerrahi olarak yumurtalıkların çıkartılması (cerrahi menopoz) ya da radyasyon veya kemoterapi sonucunda oluşabilir.
Dünya genelinde menopoz için kesin bir yaş belirlemek olası değildir. Ancak çeşitli çalışmalarda 45-54 yaş arasında olduğu bildirilmiştir. Fakat bu rakam çeşitli ülkelere göre küçük değişimler gösterebilmektedir. Ülkemiz için menopoz yaşı çeşitli yayınlarda 46-48 olarak bildirilmiştir" diyor.
ATEŞ BASMASI
Bu yaştaki kadınların en büyük şikayeti vücudun üst yarısı, kollar ve yüzde ani başlayan ateş basması hissi ve ardından terlemedir. Bu durum 2-4 dakika süren nöbetler halinde gelir ve sıklığı ortalama 5-20 günde birdir. Belirtiler olguların yüzde 75'inde 1-5 yıl sürmekle birlikte yüzde 20'sinde 5-10 yıl, yüzde 10 kadarında ise 10 yıldan uzun süre devam edebilir. Nöbetler esnasında damar genişlemesi meydana gelir ve bu olay deride renk kızarıklığı ve ateş basması hissi şeklinde yansır. Bu esnada vücut ısısı hafif artış gösterir. Nöbeti takiben merkezi ısıda hafif bir düşme ortaya çıkar ve kadın bunu ürperme, üşüme şeklinde algılar.
CİNSELLİK ETKİLENİR
Kadında östrojen hormonun sıfıra inmesiyle, aynı yaştaki erkeğe göre büyük sıkıntılar oluşur. Bu dönemde meydana gelen hormonal ve biyolojik değişimler, cinsel işlevi yakından etkilemektedir. Yapılan poliklinik çalışmalarına göre 50 yaş ve üzeri kadınlardaki cinsel yakınmaların, daha genç yaş gruplarına göre anlamlı şekilde fazla olduğu bilinmektedir. Östrojen ve androjen azalmasına bağlı olarak biyolojik merkezi güçlükler yaşanabildiği gibi, bu tablonun daha ağır olanı, depresyon, anksiyete, kronik stres ve uykusuzluk şeklinde ilerler. Erotik rüyaların, fantazilerin, ani zihinsel düşüncelerin sayısında ve dokunma duyusu ile gelişen cinsel uyarılarda azalma ortaya çıkar. Postmenopozal kadınların yüzde 35 kadarında bu duyunun azaldığı, özellikle 2 hassas nokta olarak kabul edilen meme başı ve klitorisin uyarılma eşiğinin yükseldiği bilinmektedir. Cinsel duyudaki uyanmanın güçleşmesi, orgazm güçlükleri, cinsel ilişki sonrası hayal kırıklığına uğrama hissini doğurmaktadır.
Kalp damar hastalıkları riski artar
Kalp-damar hastalıkları, ilk bakıldığında kadınlardan çok erkekleri ilgilendiren bir hastalık grubu olarak düşünülmektedir. Ancak olayı bir hastalık değil de ölüm nedeni olarak kabul edersek, her iki cins için de ölüm sebepleri arasında önemli bir yer tutmakta olduğunu görebiliriz. Kadınlarda her ne kadar koroner kalp hastalıkları görülme oranı göreceli olarak düşük olsa da yaşla birlikte belirgin bir artış gözlenmektedir. Örneğin 55-59 yaş grubundaki kadınlarda Kroner kalp hastalığı görülme oranı, 30-34 yaşa oranla 50 kat daha fazladır. Temel olarak kabul edilen genetik farklılıkların haricinde kalp-damar hastalıklarına sebep olabilecek risk faktörlerinin başlıcalarını şu şekilde açıklamak mümkündür:
Obezite
Hipertansiyon
Diabetes mellitus (Şeker hastalığı)
Sigara kullanımı
Aile hikayesi
Kanla ilgili faktörler ve homosistein (homosistein insan vücudunun ürettiği bir aminoasit olup vücudumuzda sentez edilerek oluşturulan birçok maddenin yapıtaşı olarak kullanılmaktadır, yüksek düzeyde homosistein konsantrasyonu koroner kalp hastalıklarının oluşumundaki etkenlerden biri olarak belirlenmiştir)
Hareketsiz yaşam şekli
Menopoz sonrası östrojen eksikliği
Kemik kaybının yüzde 75'i bu dönemde görülür
İnsanlarda yaklaşık 30-35 yaşlarında tamamlanan doruk kemik kütlesi, bu yaşlardan sonra ırksal ve coğrafi özellikler, kötü beslenme, hareketsizlik, endokrin ve metabolik hastalıklar, sigara ve alkol kullanımı gibi bir çok genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak bağlı olarak değişen hızlarda azalmaya başlar. Belirli bir eşik düzeye indiğinde ise kemik erimesi ve kırılma riskine girer. Östrojen düzeylerindeki azalma, kadınların erkeklere oranla daha erken yaşlarda bu sınıra gelmelerine neden olmaktadır. Kadının yaşamı boyunca görülen toplam kemik kaybının yüzde 75'i menopoz sonrası dönemde meydana gelir ve postmenopozal 15-20 yıl içerisinde total vücut kemik kütlesi yaklaşık yüzde 30 oranında azalır. Düşmeler ve hafif travmalar sonucu oluşan kırıklar, 60 yaşındaki bir kadında 35 yaşa göre yaklaşık 10 kat daha fazladır. Düşmeye bağlı bu kırıkların artışındaki nedenler arasında östrojen azalmasının direk kemik doku üzerindeki olumsuz etkisi kadar önemli olan bir diğer noktanın da, menopozdan sonra görülen ve yine östrojenin azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan denge, görme sorunlarının olduğu akıldan çıkarılmalıdır.
Belirtiler isteksizliklik olarak algılanmamalı
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arşaluys Kayır, "Kadınların büyük çoğunluğu yavaş yavaş ve doğru şekilde uyarıldıklarında vajinal ıslaklıklarını hemen hemen hiç kaybetmezler. Ancak menopoz sürecinde yaşanan vajinal kuruluk, kadının ve eşinin kolaylıkla yanlış yorumlamalarına yol açabilecek bir belirtidir. Çünkü eşler tüm cinsel yaşamları boyunca vajinal ıslaklığın derecesine bakarak kadının uyarılma derecesini saptamaya alışmışlardır. Eşlerin büyük çoğunluğu için kuruluk eşittir cinsel istek yoksunluğudur. Böyle bir yanlış bilgi her iki tarafın da cinselliği başlatmasını engelleyebilir" dedi.
Vajinal kurulukla nasıl başedilir?
* Jeller veya suda çözülen kayganlaştırıcılar kullanılabilir.
* Sık cinsel aktivite, östrojen düzeyini ayarlamaya yardım eder ve östrojen yapımını arttırır.
* Beslenmeye soya ürünleri ilave edilebilir.
* İdrar söktürücü, alkol, kafein gibi vücuttaki ince derileri kurutan maddelerden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir. Bu maddeler vajina çevresini de kuruturlar.
* Mutlaka günde 7-8 bardak su içilmelidir.
* Östrojen içeren kremler kullanılmalıdır. Doğal, bitkisel kökenli östrojen kremleri vardır.
* Hormon Replasman Tedavisi (HRT) sorunu çözebilir.
Menopoz, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) önerdiği tanıma göre 'kadınlarda yumurtalık aktivitesinin yitirilmesi sonucunda menstrüasyonun, yani adet kanamalarının kalıcı olarak sonlanmasıdır. Menopoz sözcüğü Yunanca men (ay) ve pausis (sonlanma) sözcüklerinden köken almaktadır. Menopoz, aslında geriye dönük olarak tanımlanan bir kavramı vurgular. Eğer bu dönemdeki kadın 1 yıl süreyle adet görmemişse, gördüğü son adete menopoz denilir ve kadın için "menopoza girmiş" söylemi kullanılır. Bu andan sonraki döneme postmenopozik devre, önceki döneme premonopozik devre adı verilir. Menopoz, yumurtalıktaki foliküllerin tükenmesi sonucu kendiliğinden adet görme işlevinin durması olarak veya son adet diye tanımlanabilir.
Yumurtalıklarda yetmezlik başladıktan sonra menopoza kadar olan süreye premenopoz denir. Bu süre yaklaşık 8 yıldır. 3 yıl öncesi ile 1 yıl sonrası geçen süreye ise perimenopoz denir. Bu andan yaşlılık sınırı olarak kabul edilen 64 yaşa kadar geçen dönem ise "postmenopoz" olarak isimlendirilir.
YÜZ KADINDAN 4'Ü ERKEN GİRİYOR
Kadın hayatında 3 türlü menopoz olduğuna dikkat çeken Profesör Doktor Erdoğan Ertüngealp, "40 yaşından önce menepoza girilmesi "erken Menopoz" ya da "Prematür Menopoz" olarak adlandırılır ve bu grup, tüm menopozların yaklaşık yüzde 4 kadarını oluşturur. Adet kanamaları devam etmekte olan bir kadında herhangi bir nedenle yumurtalık işlevleri durdurulursa, bu duruma "İyatrojenik menopoz" denir. Bu olay ya cerrahi olarak yumurtalıkların çıkartılması (cerrahi menopoz) ya da radyasyon veya kemoterapi sonucunda oluşabilir.
Dünya genelinde menopoz için kesin bir yaş belirlemek olası değildir. Ancak çeşitli çalışmalarda 45-54 yaş arasında olduğu bildirilmiştir. Fakat bu rakam çeşitli ülkelere göre küçük değişimler gösterebilmektedir. Ülkemiz için menopoz yaşı çeşitli yayınlarda 46-48 olarak bildirilmiştir" diyor.
ATEŞ BASMASI
Bu yaştaki kadınların en büyük şikayeti vücudun üst yarısı, kollar ve yüzde ani başlayan ateş basması hissi ve ardından terlemedir. Bu durum 2-4 dakika süren nöbetler halinde gelir ve sıklığı ortalama 5-20 günde birdir. Belirtiler olguların yüzde 75'inde 1-5 yıl sürmekle birlikte yüzde 20'sinde 5-10 yıl, yüzde 10 kadarında ise 10 yıldan uzun süre devam edebilir. Nöbetler esnasında damar genişlemesi meydana gelir ve bu olay deride renk kızarıklığı ve ateş basması hissi şeklinde yansır. Bu esnada vücut ısısı hafif artış gösterir. Nöbeti takiben merkezi ısıda hafif bir düşme ortaya çıkar ve kadın bunu ürperme, üşüme şeklinde algılar.
CİNSELLİK ETKİLENİR
Kadında östrojen hormonun sıfıra inmesiyle, aynı yaştaki erkeğe göre büyük sıkıntılar oluşur. Bu dönemde meydana gelen hormonal ve biyolojik değişimler, cinsel işlevi yakından etkilemektedir. Yapılan poliklinik çalışmalarına göre 50 yaş ve üzeri kadınlardaki cinsel yakınmaların, daha genç yaş gruplarına göre anlamlı şekilde fazla olduğu bilinmektedir. Östrojen ve androjen azalmasına bağlı olarak biyolojik merkezi güçlükler yaşanabildiği gibi, bu tablonun daha ağır olanı, depresyon, anksiyete, kronik stres ve uykusuzluk şeklinde ilerler. Erotik rüyaların, fantazilerin, ani zihinsel düşüncelerin sayısında ve dokunma duyusu ile gelişen cinsel uyarılarda azalma ortaya çıkar. Postmenopozal kadınların yüzde 35 kadarında bu duyunun azaldığı, özellikle 2 hassas nokta olarak kabul edilen meme başı ve klitorisin uyarılma eşiğinin yükseldiği bilinmektedir. Cinsel duyudaki uyanmanın güçleşmesi, orgazm güçlükleri, cinsel ilişki sonrası hayal kırıklığına uğrama hissini doğurmaktadır.
Kalp damar hastalıkları riski artar
Kalp-damar hastalıkları, ilk bakıldığında kadınlardan çok erkekleri ilgilendiren bir hastalık grubu olarak düşünülmektedir. Ancak olayı bir hastalık değil de ölüm nedeni olarak kabul edersek, her iki cins için de ölüm sebepleri arasında önemli bir yer tutmakta olduğunu görebiliriz. Kadınlarda her ne kadar koroner kalp hastalıkları görülme oranı göreceli olarak düşük olsa da yaşla birlikte belirgin bir artış gözlenmektedir. Örneğin 55-59 yaş grubundaki kadınlarda Kroner kalp hastalığı görülme oranı, 30-34 yaşa oranla 50 kat daha fazladır. Temel olarak kabul edilen genetik farklılıkların haricinde kalp-damar hastalıklarına sebep olabilecek risk faktörlerinin başlıcalarını şu şekilde açıklamak mümkündür:
Obezite
Hipertansiyon
Diabetes mellitus (Şeker hastalığı)
Sigara kullanımı
Aile hikayesi
Kanla ilgili faktörler ve homosistein (homosistein insan vücudunun ürettiği bir aminoasit olup vücudumuzda sentez edilerek oluşturulan birçok maddenin yapıtaşı olarak kullanılmaktadır, yüksek düzeyde homosistein konsantrasyonu koroner kalp hastalıklarının oluşumundaki etkenlerden biri olarak belirlenmiştir)
Hareketsiz yaşam şekli
Menopoz sonrası östrojen eksikliği
Kemik kaybının yüzde 75'i bu dönemde görülür
İnsanlarda yaklaşık 30-35 yaşlarında tamamlanan doruk kemik kütlesi, bu yaşlardan sonra ırksal ve coğrafi özellikler, kötü beslenme, hareketsizlik, endokrin ve metabolik hastalıklar, sigara ve alkol kullanımı gibi bir çok genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak bağlı olarak değişen hızlarda azalmaya başlar. Belirli bir eşik düzeye indiğinde ise kemik erimesi ve kırılma riskine girer. Östrojen düzeylerindeki azalma, kadınların erkeklere oranla daha erken yaşlarda bu sınıra gelmelerine neden olmaktadır. Kadının yaşamı boyunca görülen toplam kemik kaybının yüzde 75'i menopoz sonrası dönemde meydana gelir ve postmenopozal 15-20 yıl içerisinde total vücut kemik kütlesi yaklaşık yüzde 30 oranında azalır. Düşmeler ve hafif travmalar sonucu oluşan kırıklar, 60 yaşındaki bir kadında 35 yaşa göre yaklaşık 10 kat daha fazladır. Düşmeye bağlı bu kırıkların artışındaki nedenler arasında östrojen azalmasının direk kemik doku üzerindeki olumsuz etkisi kadar önemli olan bir diğer noktanın da, menopozdan sonra görülen ve yine östrojenin azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan denge, görme sorunlarının olduğu akıldan çıkarılmalıdır.
Belirtiler isteksizliklik olarak algılanmamalı
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arşaluys Kayır, "Kadınların büyük çoğunluğu yavaş yavaş ve doğru şekilde uyarıldıklarında vajinal ıslaklıklarını hemen hemen hiç kaybetmezler. Ancak menopoz sürecinde yaşanan vajinal kuruluk, kadının ve eşinin kolaylıkla yanlış yorumlamalarına yol açabilecek bir belirtidir. Çünkü eşler tüm cinsel yaşamları boyunca vajinal ıslaklığın derecesine bakarak kadının uyarılma derecesini saptamaya alışmışlardır. Eşlerin büyük çoğunluğu için kuruluk eşittir cinsel istek yoksunluğudur. Böyle bir yanlış bilgi her iki tarafın da cinselliği başlatmasını engelleyebilir" dedi.
Vajinal kurulukla nasıl başedilir?
* Jeller veya suda çözülen kayganlaştırıcılar kullanılabilir.
* Sık cinsel aktivite, östrojen düzeyini ayarlamaya yardım eder ve östrojen yapımını arttırır.
* Beslenmeye soya ürünleri ilave edilebilir.
* İdrar söktürücü, alkol, kafein gibi vücuttaki ince derileri kurutan maddelerden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir. Bu maddeler vajina çevresini de kuruturlar.
* Mutlaka günde 7-8 bardak su içilmelidir.
* Östrojen içeren kremler kullanılmalıdır. Doğal, bitkisel kökenli östrojen kremleri vardır.
* Hormon Replasman Tedavisi (HRT) sorunu çözebilir.
-
Bu haber için yorumlar (0 adet)
Güncel konular
izmirde Dubai çikolatası modası
Büyük küçük herkesin lezzetine doyamadığı Dubai çikolatası hem görüntüsü hem çıtırdısı ile herkesi mest ediyor.
Çikolatanın sırrı kadayıf ve antepfıstığı ezmesinde saklı.
Uğruna uzun kuyruklar o
Tiktok başta olmak üzere instagram ve influencerların yaptığı dubai çikolatasını sizde öğrenmek ve sevdiklerinizle paylaşmak istermisiniz.
İşte A dan Z ye Dubai çikolatasının yapımını öğrenebileceğ
Dubai çikolatası, dünyanın her yerinden gurmeler ve çikolata severler için bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor. Bu tariflerde, hem klasik hem de yaratıcı seçenekler sunarak, sizlere evinizde Dubai'nin eş
Actifry ile irmik helvası yapmak mümkün değildir.Çünkü kızartma tarifleri için tasarlanmış bir cihazdır.
İrmik helvası genel olarak tavada , ocak üzerinde hazırlanır.
irmik helvası geleneksel ta
Fonksiyonel Gıda Kurkumin içeren Zerdeçal
Birçok defa duyduğunuz fonksiyonel gıdalardan kurkumin bu listenin baş tacıdır.
Günümüz modern yaşamda özellikle sindirim sistemi iltihabı giderek artmaktadır.Zerdeçal içeriğindeki kurkumin ile h
Son Yorumlar
Limonlu panna cotta için:
3 malzemeli kurabiye için:
3 malzemeli kurabiye için:
Dana emense için:
Çikolata dolgulu portakallı kurabiye için:
Ali Nazik için:
Havuçlu cevizli kek için: