Yemek Tarifleri ve Sağlıklı Beslenme Portalı
Sağlık Bitkilerde « Geri
Sağlık Bitkilerde
E-posta
15.10.2009'de eklendi.
Mayonez tekniğinin eczacıların krem tekniği ile aynı olduğunu belirten Tuğrul, "Bu teknikle yapılan avakado ve kereviz özlü krem en değerli kozmetik ürünüdür" dedi
İlacı raftan alıp hastaya vermeyi, mesleği adına yeterli görmeyen Doç.Dr Levent Tuğrul, 32 yıllık meslek hayatında unutulmaya yüz tutmuş bir eczacı portresi çiziyor. "Eski üstadları gibi" ilaçları, doktor reçetesi ve belirli kurallar çerçevesinde üretirken; insanın yaşam kalitesini arttıran "biyolojik tıp konseptini" savundu. Hastayı iyileştirirken sağlam bir organının fonksiyonunu bozma ihtimali olan ilaçları kullanmaya gerek kalmadan, önlem alabilmenin yöntemlerini araştırdı. Doç. Dr Tuğrul "Örneğin, kolesterol düşürücü ilaçlar, bir çok hastada karaciğeri tahrip ediyor. Karaciğerin doğru çalışmasıyla, ilaç kullanmaya gerek olmadan hastanın kolestrolü düşürülebilir" derken, sebze ve etteki hormonların zararlarından, yaşlanmayı geciktiren doğal mucizelere kadar sağlıklı yaşamın ipuçlarını verdi.
ÇOCUKLUK İLGİSİ
-Bitkilere olan ilginiz nasıl başladı?
-Aileden geliyor. Babam cerrah, annem farmakolog hekim. İki kardeşim var. Onlar da cerrah.
-Siz, anneye çekmişsiniz o halde?
-Evet. Çocukluğum 4-5 yaşından itibaren laboratuvar geçti. Oyuncak yerine ilaç şişeleri, tüpler, analiz cihazlarıyla oynuyordum. Bu oyunlar daha sonra, doğaya karşı ilgiye döndü. Örneğin çocukken, mor salkımın çiçeklerini yerdim. Bana 'bu bitki zehirli' derlerdi. Ama ben çiçeklerinin zehirli olmadığını bilirdim.
-O yaşta nereden biliyordunuz zehirli olmadıklarını?
-Hatırlamıyorum. Benim hala ilk yaptığım şey, doğaya çıktığımda önüme gelen herşeyi ağzıma götürmektir. Bitkileri tanırken bunu alışkanlık haline getirdim.
-Zehirlenme ihtimaliniz yok mu?
-Dünyada, süratle zehirleyebilecek bitkiler var.
Ama bu ihtimal, o bitkinin ağız yoluyla alınmasıyla olmaz. Kana doğrudan girmesi lazım. Benim vücudum bu duruma alışık. laboratuvarda bitkinin rengine, kokusuna, tadına bakarız.
TUBİTAK BURSU
-Çocukluk ilginiz anlaşıldı. Şimdi eğitiminizi konuşalım.
-EÜ Eczacılık Fakültesi'nden mezun oldum. TÜBİTAK'ın yurt dışı bursunu kazandım. Bitkilerin içindeki etkili maddelerin çıkarılması ve teşhisinde dünya çapında ünlü bir araştırma laboratuvarında doktora yaptım. 7 yıl çalıştım orada.
-Yurt dışında aldığınız eğitimi, Türkiye'de uygulayabildiniz mi?
-Söke'de bir fabrikada laboratuvar kurduk. Sıvılaştırılmış karbondioksitle hiç bir organik solvent kullanmadan bitkilerin içinden vitaminleri saf olarak elde etmeye başladık. Sanırım dünyada 10 ülkede kullanılan bir teknoloji bu. O basınç altında karbondioksit sıvıdır. Suyla bitkiyi kaynatıyormuşsunuz gibi içindeki maddeleri okside etmeden, tamamen saf ve doğadakine eşdeğer olarak elde edebiliyoruz.
BİTKİSEL KÖKEN
-Bu maddeyi sonra ne yapıyorsunuz?
-İlaç sanayinde kullanılacak yarı mamul elde ediyoruz.
-Siz hem eczacılık eğitimi aldınız hem de bitkilerle yakından ilgisiniz. Bazı tıp adamları bitkilerle tedaviyi reddediyor...
-Hekimlerin hiçbiri bitkisel kökenli diye ilacı reddetmez. Binlerce hormon ilacı, ağrı kesici, antibiyotiklerin yarısından fazlası, hayati etken ilaçlar doğal kaynaklardan yapılır. Sentetik ilaç yapımına 1937'de başlandı. Daha önce bütün ilaçlar doğal kaynaklardan yapılıyordu.
-Neyi reddediyorlar o halde?
-Bitkilerin bir kısmı zehirlidir. Örneğin bir ağaç türünde yer alan taksol maddesi, kanser tedavisinde hem de kemoterapide kullanılır. Taksolu, saf madde olarak elde ettiğimiz anda, tıp rahatlıkla bitkiden yararlanır. O zaman hiç bir hekim, 'Bu maddeye inanmam' diyemez. Mesleğine ters düşer.
BİLİMSEL ŞARTLAR
-Yani?
-Eğer biri kalkıp Lokman Hekim gibi, o ağacın kabuklarını alıp, suda kaynatır, hastaya içirmeye kalkarsa ölümüne bile neden olabilir. O ağaç türünde yer alan taksoldan ilaç yapmak başka; suyunu kaynatıp içmek başka. Hekim, buna karşıdır. O hastalığa iyi gelecek bitki, bilimsel şartlarla hazırlanmalıdır.
-Doğadaki haliyle alıp, kaynatıp suyunu içince işi yarayacak bitki yok mu?
-Olmaz mı var tabii.
-Örnek verelim...
-Melisa, kekik, biberiye çok kuvvetli antioksidandır, yaşlılığı geciktirir. Kekiğin, antibakteriyel özelliği vardır. Mide hastalıklarında kullanılır. Ama bu bitkiler suda kaynatılmayacak. Bitkinin üzerine sıcak su konup 15 dakika bekletilecek ve ılıkken süzülüp içilecek.
İLAÇ ÜRETEBİLMELİ
-Siz neden bildiğimiz eczacılardan farklısınız?
-Eczacı, ilacı yalnızca satmaz. Doktor reçetesi ile ilacı üretme yetkisi vardır. Doktor reçetesiyle gelen, kodeksimde yer alan ve teknik olarak yapabildiğim her ilacı üretirim. İlacı raftan alıp satma, bir eczacı için yeterli değildir.
-Diyelim ki hastanın boğazı arıyor ve bir antiseptik yazılı doktor reçetesi ile size geldi. Hastaya ne veriyorsunuz?
-Aynısını veriyorum. Muadilini değil ilacın birebir aynısını yaparız.
-Gidip herhangi bir eczaneden antibiyotik ilacı almak yerine size gelmesi arasında ne fark var?
-İşin konseptine geldik. Antibiyotik kullanma sorunu başlamadan önce hastanın doğal yollarla hastalıklardan korunmasını sağlamak mümkündür. Buna özel biyolojik tıp konsepti diyoruz. Örneğin, kolesterol düşürücü ilaçlar var. Bir çok hastada 3 aydan önce, bir çoğunda da üç aydan sonra karaciğeri tahrip edip gidiyor.
Kolestrolü düşürmek için karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına nereye kadar tahammül edilebilir.
ÖZEL YAĞLAR
-Ne yapıyorsunuz bu durumdaki kişiye?
-Karaciğer, iyi çalışıyor mu diye bakıyoruz. Sorun varsa önce karaciğerin desteklenmesini talep ediyoruz. İyi çalışan bir karaciğer kandaki kolestrolü alıp doğrudan atabilir. Ama çalışmazsa yapamaz. Bunun için hastaya özel yağlar veriyoruz.
-Yan sorun yerine ana sorunla uğraşıyorsunuz?
-Tabii. Karaciğerin doğru çalışmasıyla kolestrol düşürülebilir. Hastayı 6-7 ayda o kolestrol ilacını kullanmaya gerek olmayan hale getirebilirsiniz. Ancak, biyolojik tıp, kolestrol ilacı kullanımını değil; kullanım şeklini ret eder. Kolesterol çok yüksekse
bir ay kadar o ilacın kullanımın destekleriz.
-Karaciğer için verilen o özel yağlar, kolestrolü düşürüyor ama bir başka organa zarar vermiyor öyle mi?
-Tabi. Doğru yağ, doğru kullanım.
-Ne yağı mesela bunlar?
-Keten yağı, soya yağı örneğin.
-Ama bunlar öyle ürünü preslemekle sağlanmıyor değil mi?
-Özel şartlarda üretiliyor. Miktar, önemlidir. Aynı madde 5 gram fazla verilirse hastaya zararlı olabilir.
ORGANİK ÜRÜN
-Tereyağ yararlı mıdır?
-Tereyağ ve yumurta reddedilmesi mümkün olmayan değerli maddelerdir. Ancak miktarı önemli. Yumurtanın beyazı tamamen proteindir, her gün tüketilmelidir. Sarısı da önemli ama her gün yerseniz kolestrol yüklenir. Yağlarla birlikte, hormon, vitamin gibi bir çok şey depolanır. Yağı yakıp enerji üreten hücreler vardır. Yağ molekülünün depo hücresinden ana hücreye taşınabilmesi için bazı maddeler gerekir. Bunları tereyağ, süt gibi gıdalardan alabilirsiniz. Tabii tereyağının doğal şartlarda, mümkünse organik üretilmiş olanı tercih edilmeli.
-Yağda kızartılmış ürünler ne kadar zararlı?
-Zincir restoranlarda patates, ısıya dayanıklı ama neredeyse madeni yağlara yakın malzeme ile pişirilir. Ama, mısırözü yağınızı alıp, iyice kızdırın. Hatta numara yapın. Patatesi kesin, sıcak suyun içine 20 saniye batırıp çıkartın. Tabakasını tavlayın, yağı emmesin. Onu kurutun. Fritöze atın. Haftada bir kere fritözün yağını değiştirin. Bu, çok zararlı değil. Yaşadığımız hayatın lüks tercihlerinin bedelini sağlıkla ödüyoruz.
HAYVAN HORMONU ZARARLI
-Sebze ve meyvelerdeki hormondan nasıl kurtulacağız?
-Canlı türleri birbirinden ne kadar uzaksa metabolizmaları o kadar farklıdır. Kendinize yakın canlılarda kullanılan hormonlar tehlikelidir. Bitkide kullanılan hormon, insanı hormon olarak etkilemez, kimyasal zararlıdır. İçinde çileğin bozulmayacağı sıcaklıkta suyun olduğu kaba, meyveyi koyun. Yarım saat bırakın. Ara ara elinizle çalkalayın. Suyunu dökün ve bunu iki üç kez tekrarlayın. Zararı minimuma indirirsiniz. Hayvani ürünlerdeki hormonlardan endişelenmelidir.
-Özellikle kadınlar için yaşlanmayı engelleyen bir formülünüz var mı?
-Ev kadını olsam mayonez yapmayı çok iyi öğrenirim.
-Niye?
-Mayonez tekniği bizim krem tekniğimiz ile aynıdır. Su bazı, yağ bazı ve yumurta kullanılır. Kadınlar, avakadoyu ya da kerevizi blendırdan geçirsin ya da suda hafif haşlasın. O suyu süzsün. Avakodulu ya da kerevizli bir su elde etti. Mayonez yaparken iki çorba kaşığı yağ konur. Burada da soğuk presle elde edilmiş yağ ya da bizim Söke'deki fabrikamızdaki gibi karbondioksit ile elde edilmiş yağ konmalı. Bu suyu ve yağı yumurta sarısıyla bağlasınlar. Dünyanın en güzel kremidir. Göz çevresi hariç yüzüne maske gibi kullanabilir. Alabilecekleri bir çok kozmetikten daha değerli. Burada mayonez kıvamının tutturulması önemli tabii.
Hormonlu etlerin yağlarını yemeyin!
-Hormonlu tavuklar mesela?
-Hayvanların süratli gelişmesini sağlayan hormonların önemli kısmı, östrojen ve androjendir ya da tiroidi ve hipofizi etkileyen hormonlardır. Hormonların hepsi kanserojendir. Hayvansal gıdadan alınan hormon, insanda da aynı etkiyi yapar. Birçok hayvani ürün yağsız yenmelidir. Çünkü hormon, yağda birikiyor. Haftada bir kez 150-200 gram yağsız dana eti yemek yeterlidir.
KİMDİR?
1953 Turgutlu doğumlu. 1975 yılında EÜ Eczacılık Fakültesi'nden mezun oldu. Batı Almanya, Saarland Üniversitesi'nde, Farmakognozi (doğal ilaç hammaddesi teknolojisi) ve Analitik Bitki Kimyası dalında doktora çalışmasını tamamladı. EÜ Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı'nda, Farmakognozi Doçenti oldu. 1987'de üniversiteden istifa etti ve Doğal İlaç, Kozmetik ve Sanayi Hammaddeleri üretim ve ihracatı yapan LET Ltd.Şti'ni kurdu. Evli, bir kızı var.
İlacı raftan alıp hastaya vermeyi, mesleği adına yeterli görmeyen Doç.Dr Levent Tuğrul, 32 yıllık meslek hayatında unutulmaya yüz tutmuş bir eczacı portresi çiziyor. "Eski üstadları gibi" ilaçları, doktor reçetesi ve belirli kurallar çerçevesinde üretirken; insanın yaşam kalitesini arttıran "biyolojik tıp konseptini" savundu. Hastayı iyileştirirken sağlam bir organının fonksiyonunu bozma ihtimali olan ilaçları kullanmaya gerek kalmadan, önlem alabilmenin yöntemlerini araştırdı. Doç. Dr Tuğrul "Örneğin, kolesterol düşürücü ilaçlar, bir çok hastada karaciğeri tahrip ediyor. Karaciğerin doğru çalışmasıyla, ilaç kullanmaya gerek olmadan hastanın kolestrolü düşürülebilir" derken, sebze ve etteki hormonların zararlarından, yaşlanmayı geciktiren doğal mucizelere kadar sağlıklı yaşamın ipuçlarını verdi.
ÇOCUKLUK İLGİSİ
-Bitkilere olan ilginiz nasıl başladı?
-Aileden geliyor. Babam cerrah, annem farmakolog hekim. İki kardeşim var. Onlar da cerrah.
-Siz, anneye çekmişsiniz o halde?
-Evet. Çocukluğum 4-5 yaşından itibaren laboratuvar geçti. Oyuncak yerine ilaç şişeleri, tüpler, analiz cihazlarıyla oynuyordum. Bu oyunlar daha sonra, doğaya karşı ilgiye döndü. Örneğin çocukken, mor salkımın çiçeklerini yerdim. Bana 'bu bitki zehirli' derlerdi. Ama ben çiçeklerinin zehirli olmadığını bilirdim.
-O yaşta nereden biliyordunuz zehirli olmadıklarını?
-Hatırlamıyorum. Benim hala ilk yaptığım şey, doğaya çıktığımda önüme gelen herşeyi ağzıma götürmektir. Bitkileri tanırken bunu alışkanlık haline getirdim.
-Zehirlenme ihtimaliniz yok mu?
-Dünyada, süratle zehirleyebilecek bitkiler var.
Ama bu ihtimal, o bitkinin ağız yoluyla alınmasıyla olmaz. Kana doğrudan girmesi lazım. Benim vücudum bu duruma alışık. laboratuvarda bitkinin rengine, kokusuna, tadına bakarız.
TUBİTAK BURSU
-Çocukluk ilginiz anlaşıldı. Şimdi eğitiminizi konuşalım.
-EÜ Eczacılık Fakültesi'nden mezun oldum. TÜBİTAK'ın yurt dışı bursunu kazandım. Bitkilerin içindeki etkili maddelerin çıkarılması ve teşhisinde dünya çapında ünlü bir araştırma laboratuvarında doktora yaptım. 7 yıl çalıştım orada.
-Yurt dışında aldığınız eğitimi, Türkiye'de uygulayabildiniz mi?
-Söke'de bir fabrikada laboratuvar kurduk. Sıvılaştırılmış karbondioksitle hiç bir organik solvent kullanmadan bitkilerin içinden vitaminleri saf olarak elde etmeye başladık. Sanırım dünyada 10 ülkede kullanılan bir teknoloji bu. O basınç altında karbondioksit sıvıdır. Suyla bitkiyi kaynatıyormuşsunuz gibi içindeki maddeleri okside etmeden, tamamen saf ve doğadakine eşdeğer olarak elde edebiliyoruz.
BİTKİSEL KÖKEN
-Bu maddeyi sonra ne yapıyorsunuz?
-İlaç sanayinde kullanılacak yarı mamul elde ediyoruz.
-Siz hem eczacılık eğitimi aldınız hem de bitkilerle yakından ilgisiniz. Bazı tıp adamları bitkilerle tedaviyi reddediyor...
-Hekimlerin hiçbiri bitkisel kökenli diye ilacı reddetmez. Binlerce hormon ilacı, ağrı kesici, antibiyotiklerin yarısından fazlası, hayati etken ilaçlar doğal kaynaklardan yapılır. Sentetik ilaç yapımına 1937'de başlandı. Daha önce bütün ilaçlar doğal kaynaklardan yapılıyordu.
-Neyi reddediyorlar o halde?
-Bitkilerin bir kısmı zehirlidir. Örneğin bir ağaç türünde yer alan taksol maddesi, kanser tedavisinde hem de kemoterapide kullanılır. Taksolu, saf madde olarak elde ettiğimiz anda, tıp rahatlıkla bitkiden yararlanır. O zaman hiç bir hekim, 'Bu maddeye inanmam' diyemez. Mesleğine ters düşer.
BİLİMSEL ŞARTLAR
-Yani?
-Eğer biri kalkıp Lokman Hekim gibi, o ağacın kabuklarını alıp, suda kaynatır, hastaya içirmeye kalkarsa ölümüne bile neden olabilir. O ağaç türünde yer alan taksoldan ilaç yapmak başka; suyunu kaynatıp içmek başka. Hekim, buna karşıdır. O hastalığa iyi gelecek bitki, bilimsel şartlarla hazırlanmalıdır.
-Doğadaki haliyle alıp, kaynatıp suyunu içince işi yarayacak bitki yok mu?
-Olmaz mı var tabii.
-Örnek verelim...
-Melisa, kekik, biberiye çok kuvvetli antioksidandır, yaşlılığı geciktirir. Kekiğin, antibakteriyel özelliği vardır. Mide hastalıklarında kullanılır. Ama bu bitkiler suda kaynatılmayacak. Bitkinin üzerine sıcak su konup 15 dakika bekletilecek ve ılıkken süzülüp içilecek.
İLAÇ ÜRETEBİLMELİ
-Siz neden bildiğimiz eczacılardan farklısınız?
-Eczacı, ilacı yalnızca satmaz. Doktor reçetesi ile ilacı üretme yetkisi vardır. Doktor reçetesiyle gelen, kodeksimde yer alan ve teknik olarak yapabildiğim her ilacı üretirim. İlacı raftan alıp satma, bir eczacı için yeterli değildir.
-Diyelim ki hastanın boğazı arıyor ve bir antiseptik yazılı doktor reçetesi ile size geldi. Hastaya ne veriyorsunuz?
-Aynısını veriyorum. Muadilini değil ilacın birebir aynısını yaparız.
-Gidip herhangi bir eczaneden antibiyotik ilacı almak yerine size gelmesi arasında ne fark var?
-İşin konseptine geldik. Antibiyotik kullanma sorunu başlamadan önce hastanın doğal yollarla hastalıklardan korunmasını sağlamak mümkündür. Buna özel biyolojik tıp konsepti diyoruz. Örneğin, kolesterol düşürücü ilaçlar var. Bir çok hastada 3 aydan önce, bir çoğunda da üç aydan sonra karaciğeri tahrip edip gidiyor.
Kolestrolü düşürmek için karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına nereye kadar tahammül edilebilir.
ÖZEL YAĞLAR
-Ne yapıyorsunuz bu durumdaki kişiye?
-Karaciğer, iyi çalışıyor mu diye bakıyoruz. Sorun varsa önce karaciğerin desteklenmesini talep ediyoruz. İyi çalışan bir karaciğer kandaki kolestrolü alıp doğrudan atabilir. Ama çalışmazsa yapamaz. Bunun için hastaya özel yağlar veriyoruz.
-Yan sorun yerine ana sorunla uğraşıyorsunuz?
-Tabii. Karaciğerin doğru çalışmasıyla kolestrol düşürülebilir. Hastayı 6-7 ayda o kolestrol ilacını kullanmaya gerek olmayan hale getirebilirsiniz. Ancak, biyolojik tıp, kolestrol ilacı kullanımını değil; kullanım şeklini ret eder. Kolesterol çok yüksekse
bir ay kadar o ilacın kullanımın destekleriz.
-Karaciğer için verilen o özel yağlar, kolestrolü düşürüyor ama bir başka organa zarar vermiyor öyle mi?
-Tabi. Doğru yağ, doğru kullanım.
-Ne yağı mesela bunlar?
-Keten yağı, soya yağı örneğin.
-Ama bunlar öyle ürünü preslemekle sağlanmıyor değil mi?
-Özel şartlarda üretiliyor. Miktar, önemlidir. Aynı madde 5 gram fazla verilirse hastaya zararlı olabilir.
ORGANİK ÜRÜN
-Tereyağ yararlı mıdır?
-Tereyağ ve yumurta reddedilmesi mümkün olmayan değerli maddelerdir. Ancak miktarı önemli. Yumurtanın beyazı tamamen proteindir, her gün tüketilmelidir. Sarısı da önemli ama her gün yerseniz kolestrol yüklenir. Yağlarla birlikte, hormon, vitamin gibi bir çok şey depolanır. Yağı yakıp enerji üreten hücreler vardır. Yağ molekülünün depo hücresinden ana hücreye taşınabilmesi için bazı maddeler gerekir. Bunları tereyağ, süt gibi gıdalardan alabilirsiniz. Tabii tereyağının doğal şartlarda, mümkünse organik üretilmiş olanı tercih edilmeli.
-Yağda kızartılmış ürünler ne kadar zararlı?
-Zincir restoranlarda patates, ısıya dayanıklı ama neredeyse madeni yağlara yakın malzeme ile pişirilir. Ama, mısırözü yağınızı alıp, iyice kızdırın. Hatta numara yapın. Patatesi kesin, sıcak suyun içine 20 saniye batırıp çıkartın. Tabakasını tavlayın, yağı emmesin. Onu kurutun. Fritöze atın. Haftada bir kere fritözün yağını değiştirin. Bu, çok zararlı değil. Yaşadığımız hayatın lüks tercihlerinin bedelini sağlıkla ödüyoruz.
HAYVAN HORMONU ZARARLI
-Sebze ve meyvelerdeki hormondan nasıl kurtulacağız?
-Canlı türleri birbirinden ne kadar uzaksa metabolizmaları o kadar farklıdır. Kendinize yakın canlılarda kullanılan hormonlar tehlikelidir. Bitkide kullanılan hormon, insanı hormon olarak etkilemez, kimyasal zararlıdır. İçinde çileğin bozulmayacağı sıcaklıkta suyun olduğu kaba, meyveyi koyun. Yarım saat bırakın. Ara ara elinizle çalkalayın. Suyunu dökün ve bunu iki üç kez tekrarlayın. Zararı minimuma indirirsiniz. Hayvani ürünlerdeki hormonlardan endişelenmelidir.
-Özellikle kadınlar için yaşlanmayı engelleyen bir formülünüz var mı?
-Ev kadını olsam mayonez yapmayı çok iyi öğrenirim.
-Niye?
-Mayonez tekniği bizim krem tekniğimiz ile aynıdır. Su bazı, yağ bazı ve yumurta kullanılır. Kadınlar, avakadoyu ya da kerevizi blendırdan geçirsin ya da suda hafif haşlasın. O suyu süzsün. Avakodulu ya da kerevizli bir su elde etti. Mayonez yaparken iki çorba kaşığı yağ konur. Burada da soğuk presle elde edilmiş yağ ya da bizim Söke'deki fabrikamızdaki gibi karbondioksit ile elde edilmiş yağ konmalı. Bu suyu ve yağı yumurta sarısıyla bağlasınlar. Dünyanın en güzel kremidir. Göz çevresi hariç yüzüne maske gibi kullanabilir. Alabilecekleri bir çok kozmetikten daha değerli. Burada mayonez kıvamının tutturulması önemli tabii.
Hormonlu etlerin yağlarını yemeyin!
-Hormonlu tavuklar mesela?
-Hayvanların süratli gelişmesini sağlayan hormonların önemli kısmı, östrojen ve androjendir ya da tiroidi ve hipofizi etkileyen hormonlardır. Hormonların hepsi kanserojendir. Hayvansal gıdadan alınan hormon, insanda da aynı etkiyi yapar. Birçok hayvani ürün yağsız yenmelidir. Çünkü hormon, yağda birikiyor. Haftada bir kez 150-200 gram yağsız dana eti yemek yeterlidir.
KİMDİR?
1953 Turgutlu doğumlu. 1975 yılında EÜ Eczacılık Fakültesi'nden mezun oldu. Batı Almanya, Saarland Üniversitesi'nde, Farmakognozi (doğal ilaç hammaddesi teknolojisi) ve Analitik Bitki Kimyası dalında doktora çalışmasını tamamladı. EÜ Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı'nda, Farmakognozi Doçenti oldu. 1987'de üniversiteden istifa etti ve Doğal İlaç, Kozmetik ve Sanayi Hammaddeleri üretim ve ihracatı yapan LET Ltd.Şti'ni kurdu. Evli, bir kızı var.
-
Bu haber için yorumlar (1 adet)
-
Ağustos 05 2012
çok değerli hocamız ve meslektaşımızın fikirlerine aynen katılıyor ve kendisine hak veriyorum ayrıca değerli bilgilerini paylaştığından dolayı sonsuz teşekkürler saygılarımla
-
Güncel konular
izmirde Dubai çikolatası modası
Büyük küçük herkesin lezzetine doyamadığı Dubai çikolatası hem görüntüsü hem çıtırdısı ile herkesi mest ediyor.
Çikolatanın sırrı kadayıf ve antepfıstığı ezmesinde saklı.
Uğruna uzun kuyruklar o
Tiktok başta olmak üzere instagram ve influencerların yaptığı dubai çikolatasını sizde öğrenmek ve sevdiklerinizle paylaşmak istermisiniz.
İşte A dan Z ye Dubai çikolatasının yapımını öğrenebileceğ
Dubai çikolatası, dünyanın her yerinden gurmeler ve çikolata severler için bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor. Bu tariflerde, hem klasik hem de yaratıcı seçenekler sunarak, sizlere evinizde Dubai'nin eş
Actifry ile irmik helvası yapmak mümkün değildir.Çünkü kızartma tarifleri için tasarlanmış bir cihazdır.
İrmik helvası genel olarak tavada , ocak üzerinde hazırlanır.
irmik helvası geleneksel ta
Fonksiyonel Gıda Kurkumin içeren Zerdeçal
Birçok defa duyduğunuz fonksiyonel gıdalardan kurkumin bu listenin baş tacıdır.
Günümüz modern yaşamda özellikle sindirim sistemi iltihabı giderek artmaktadır.Zerdeçal içeriğindeki kurkumin ile h
Son Yorumlar
Limonlu panna cotta için:
3 malzemeli kurabiye için:
3 malzemeli kurabiye için:
Dana emense için:
Çikolata dolgulu portakallı kurabiye için:
Ali Nazik için:
Havuçlu cevizli kek için: